Şu an gün batımının serinliğinde, Xinêre’nin orta yerinde, Lolan’da bir tepenin başındayım. Kesin bu tepenin de bir anısı var, ben bilmiyorum. Kuzey, Güney, Doğu sınırlarının kesiştiği bir alan olsa gerek. Dağ silsileleri iç içe geçmiş. Nereye baksan sınırlar sırıtıyor. Xinêre’nin vadileri bir labirent gibi. O kadar çok vadi var ki. Küçük bir dere ve bol söğüt ağaçları; bizim çınarlarla yeşillenmiş, yılan kıvrımı gibi uzanan vadiler…
Ama en güzel, en anlamlı, en harika olan park; bir yürek gibi orta yerinde coğrafyanın, farklı bir görüntü veriyor. Tepeden kuşbakışı doyumsuz bir haz veriyor. Ne güzel yerler seçmişler yoldaşlarım. Evet, Agit arkadaşın parkı karşımda, yüreğimde, göz nurum gibi yakınımda, tenimde… Müze ayrı bir hava vermiş. Vadide, hemen akan derenin kıyısında tepelerin arasında bir üçgen. Yeşillikler arasında tüm ayrıntıları göremiyorum. Müzeye Önderliğin büyük boy posteri asılmış; sağ tarafında Agit yoldaş, sol tarafında Mazlum yoldaşın posterleri var.
İnsanlığa uzanan serüven
Agit arkadaşın heykeli bu tarafta, toplantı yaptıkları ağacın altında. 15 Ağustos Atılımı’nın kararlaştırıldığı toplantı. 1984 ve 2007… Tam 23 yıl. Kocaman yıllar; bir gruptan bir halka, insanlığa uzanan serüven… Doğanın tam ortasında, bütün yaratım kazanımlarının sancıları içinde, ama yürekli, ama tarihi… Ve bütün kaderleri belirleyen kararlaşmanın bilinciyle akıp giden koca bir zaman. Hiç kesintiye uğramadan, hiç bıkmadan süren bir yürüyüş. Keşke diyorum. Keşke şu an Önderliğimizle bu parkta özgürlük yürüyüşünün bütün yarımlıklarını tamamlayan bir büyük kutlamada olsaydık. Başka hiçbir şey istemiyorum, düşünemiyorum şu an.
Fırtına gibi esmeye yeten bir aşk
Bütün bu vadileri, tepeleri, dorukları dolduran insan seliyle kutlanan özgürlük günlerini görebilmek… Bu konuda asla umutsuz değilim. Önderlikle burada ya da başka alanlarda bu özlemin gerçekleşeceği günleri mutlaka göreceğiz. Buna yürekten inanıyorum. Bu bana yetiyor. Bu coğrafyayı çılgınlar gibi dolaşabilecek hayallerim, özlemlerim, umutlarım, özgürlük aşkım var. Bu aşk fırtına gibi esmeye; yaşamı dolu dolu kucaklamaya yetiyor. Hava kararmadan yola devam etmeliyim. Yarım saat sonra noktaya ulaşırım. Yarın küçük toplantılar biçiminde 15 Ağustos’u kutlayacağız. Parktaki arkadaşlar hummalı bir çalışma içinde. Onlara yarın uğrarım. Ve en yakın zamanda daha büyük bir kalabalıkla parkta bir güzel konser vermenin planını yapacağız. Kültür hazırlık yapar.
Şu an dolu doluyum. Bütün güzelliklerle coşuyorum. Özgürlüğün ilk kurşunları vazgeçilmez yaşam değerlerine, büyük umuda ve gerçekleşmeye dönüştü. En sade, en bana ait duygular beni tıpkı akın akın bir su gibi akıp götürüyor. Sevdiğim her şey yüreğime ve beynime akın etmiş! Sevinçten, mutluluktan, coşkudan uçacak gibiyim.
/newayajin.net/